Makaleler Makale ve Araştırmalar Denemeler Sosyalist Sanat Ve Sanatın Gerekliliği Üzerine
Makale Başlığı: Sosyalist Sanat Ve Sanatın Gerekliliği Üzerine

Sosyalist Sanat Ve Sanatın Gerekliliği Üzerine

Yazar: Orçun Benli • Eklenme Tarihi: 13.05.2006 • Görüntüleme: 6.439

Özet:
Toplumlar her dönemde kendilerini ifade etme biçimleri aramış, bulmuş ve geliştirmişlerdir. Bu ifade biçimlerini yaşam koşulları şekillendirmiştir ve bu her dönem böyle olmuştur. Geçmişten bugüne o ifade biçimleri ve bize bıraktıkları bir kültür mirası, bir tarihtir.

Kelimeler:
Sosyalist Sanat Ve Sanatın Gerekliliği Üzerine

Sosyalist Sanat Ve Sanatın Gerekliliği Üzerine
Orçun Benli


Toplumlar her dönemde kendilerini ifade etme biçimleri aramış, bulmuş ve geliştirmişlerdir. Bu ifade biçimlerini yaşam koşulları şekillendirmiştir ve bu her dönem böyle olmuştur. Geçmişten bugüne o ifade biçimleri ve bize bıraktıkları bir kültür mirası, bir tarihtir. Sınıflı toplumlarla beraber bu ifade biçimleri de farklılıklar göstermeye başlamıştır ve her dönem sınıfların karakterlerine göre şekillenmiştir. Modern Sanat’ın başlangıç miladı çoğu çevrelerce 1905 kübizm’in doğuşuyla kabul edilir. Tam da bu süreçte dünyada ciddi paylaşım savaşları ve sınıf savaşları tavana vurmuştur. Sinema’nın doğuşu da bu sürece tekabül eder. Özellikle 1917 Ekim devrimi sonrası Sovyetlerde sinema alanında çok iyi örnekler çıkmaya başlamıştır. Lenin tüm sanatçıları ve aydınları partili olmaya çağırıyordu. Çünkü Bolşevik parti ülkedeki ezilenlerin artık gerçek temsilcisi ve iktidarı alan partiydi. Lenin sanatçıların sanatlarını kimden yana kullanacaklarını, yapacaklarını sorgulamalarını istiyordu. Yeni insanı yaratmayı şiar edinmiş bir iktidarın sanat anlayışı, kültürel-sosyal ve hukuk anlayışı da elbette bu anlamda olmalıydı. Sosyalist sanat ya da devrimci sanat yapanlar hep kendini yenileyen, ileri bakan, aydın üstenciliği olmayan, küçük burjuva çıkarların peşinde koşmayan ve halkın gerçeklerini dile getiren sanatçıdır, öyle olmalıdır. Hayatın her alanında Marksist felsefeyi koyabilmek, uygulayabilmek gerekmektedir. Evet sanatın da bir diyalektiği vardır, tıpkı aşkın, ölümün, mücadelenin ve yaşamın da olduğu gibi.

Sosyalist sanatçı ürettiklerine “benim” gözüyle bakmamalıdır. O halkın gerçekliğinden yola çıkarak üretir bu bağlamda halktan beslenir ve ürettikleri de aslında halkındır. Sovyetlerde devrim sonrası köy köy devrimin propagandasını yapan,çekilen zorlukları ve gelen başarıları anlatan,Rus halkının gerçeğini anlatan filmler gezdirildi ve kuşkusuz topluma Rus edebiyatı kadar belki daha da fazla katkısı oldu.Ve aslında bu başarı,üretilen eserler büyük oranda halkındı.

Bugün ülkemizde de kendine aydın diyenleri büyük bir sorumluluk bekliyor. Kimden yana tavır koyulacak? kim için ne üretilecek? Özellikle 1980 sonrası aydın halk arasında uçurum oluşmuş, oluşturulmuştur. Aydınların ve halkın arasında yaratılan uçurum ve kopukluk aydınları burjuvazinin kucağına, halkı da burjuvazinin zulmüne sürüklemiştir.
Köy enstitüleri ile yaratılan değerler ve gelenekler, aydın tanımı yerle bir edilmiştir.

Anadolu tarihi isyanlar ve buna karşılık katliamlar tarihidir. Bu isyanlar neden çıkmış bu katliamlar nasıl yapılmış ve sonucunda neler olmuşu sorgulayıp araştırıp kendi sanatına yansıtmayan, bunları anlatmayan, yadsıyan bir aydın nasıl aydın olabilir?Ezenlerin yanında olanlar aydın olabilir mi?Sanat yapıtları geçmişi bugüne,bugünü yarına taşırlar bu anlamda gerekliliği kaçınılmazdır ancak tekrarlıyorum nasıl yapıldığı ve kime hizmet ettiği yarın gelecek kuşaklar için önemlidir.Kollektivizm hayatın her alanında olduğu gibi sanat eserleri üretilirken de geçerli olmalı, küçük burjuva “ben” cilliğine düşülmemelidir.