Makale Başlığı: Kurban

Kurban

Yazar: Zafer Kalfa • Eklenme Tarihi: 09.12.2008 • Görüntüleme: 3.153

Özet:
Çok eski çağlardan beri; toplumlar, inandıkları tanrılara adak adarlar. Daha peygamberlerin ilahî varlığı yeryüzünü kutsamadan önce bile böyleydi bu.

Kelimeler:

    Çok eski çağlardan beri; toplumlar, inandıkları tanrılara adak adarlar. Daha peygamberlerin ilahî varlığı yeryüzünü kutsamadan önce bile böyleydi bu. Korkularını ya da saygılarını belli etmek için bir simge haline getirdikleri kan akıtma faslı kimi zaman da ilkel toplumların, inandıkları tanrılara bir armağanı ya da bir şükran bildirimiydi. Demek ki kurban sunma faaliyeti / inancı /geleneği İslâm dinine özgü bir davranış değildir. Öyle ki, cahiliye devri diye adlandırdığımız peygamberler öncesi zamanlarda, bazı toplumların, çeşitli tanrılara (o zamanlar pek çok tanrıya aynı anda inanılıyordu) adak adarken insanları kurban ettiği bile bilinmektedir. Fakat işte, Hz. Muhammet ile yeryüzüne bildirilen İslâm sayesinde her alanda ve her mistik gelenekte olduğu gibi adak adama ayininde de bir tarz farklılığı ortaya çıkmıştır. İslâm dini, önceki pek çok kutsal geleneği ‘Tek Tanrı’ inancına hizmet edecek ve toplumsal gelişime katkı sağlayacak şekilde biçimlendirdiği gibi kurban ayinini de Tek Tanrı inancına göre anlamlandırmış ve bu faaliyete toplumsal / medeni bir boyut kazandırmıştır. 21. asırda, farkına varılması gereken de işte bu kısımdır. 
    Can havliyle çırpınan ineğin bacaklarından yaralanarak yere serilmesi, korkup kaçan hayvanların sopalarla yola getirilmesi ya da kesilip pişirilen etlerin bir oturuşta yenmesi ilkel devirlerde bile rastlanılmayan yamyamlık örnekleridir. Modern yaşam biçimlerinin özümsenmeden tekrar edilmesi yani taklit edilmesi diğer pek çok sünnet ve ibadet gibi kurban’ın da anlamsızlaşmasına, sıradan ve ezbere bir faaliyete dönüşmesine sebep olmuştur.
Kurban, inandığımız tanrıya bir şükrandır. Diğer pek çok din ve inanç biçiminde de benzer düşünce hâkimdir. Bizler, Allah’a bir sunmak istediğimiz armağana eziyet edebilir miyiz? Bu en büyük saygısızlık değil midir? 
    Kurban, toplumsal bölüşmedir ve adak ritüeline İslâm’ın getirdiği en büyük katkı da budur. İlâh için kurban edilen canlının kullar tarafından pay edilmesi medeni bir İslâm getirisidir. Bizler, Allah’ın bölüşmemiz için bizlere sunduğu nimeti azgın canavarlar gibi tüketebilir miyiz? Böylesi bir davranış sünnet’e uyar mı? 
    İnsanoğlu, tanrısını her daim içinde taşır. Dinlerin ibadet olarak emrettiği pek çok davranış biçimini veya ilâhî pek çok simgeyi aslında insanoğlunun sürekli olarak (ilkel çağlardan beri) yansıtmakta ve içinde taşımaktadır. Bir isteğimizin gerçekleşmesi için yalvarmamız, somut yaşam biçimlerine manevî anlamalar yüklememiz… Örneğin birçoğumuz, bir mesele hakkındaki düşüncemizi odaklayabilmek için farklı vücut duruşları deneriz… Ve bazılarımız, sevdiğimiz biri üzülünce, kendimiz de yas tutmaz mıyız? Hatta onu üzen biz olmuşsak kendimize acı çektirmez miyiz? İşte bu bir kurban simgesi değil midir? Dinler, insanoğlunun içinde zaten var olan –yaratılıştan gelen- inanç ve his edişleri toplumsal bir birliğe dönüştürmüş ve daha önemlisi de bu inanış ve duyumsayışları kimi zaman estetik, kimi zaman bilimsel, kimi zaman da salt kutsal biçimlerle bezeyerek İlâh’â yöneltmiştir. İslâm ise odakta bulunan bu tanrıyı tek kılmış, somut ve klişe olmaktan kurtarmıştır. Kutsal yaşam biçimlerini de toplumsal bir zemine yaymış ve engin bir bilinç düzeyine çıkarmıştır. Başıbozuk tapınmalar, batıllar, taklit ve ezberler bu din sayesinde yerle bir olurken kurban kesme geleneği de ne olduğu bilinmeyen bir güç’e (örneğin, bazı devirlerde güneşe, heykele vb.) adeta rüşvet sunma halinden çıkıp kazanılan nimetlere karşılık –o nimetlerin değeri daha iyi anlaşılsın diye- şükran ifade etme içeriğini kazanmıştır. Devrin yöneticilerine tepsi tepsi sunulan etler İslâm’ın kurban geleneği sayesinde fakire teslim edilir olmuştur. Bütün bu gerçeklerin şımarık materyalistlerce ama özellikle de ne yaptığını bilmeyen Müslümanlarca idrak edilmesi gerekmektedir. 
    21. asırla birlikte tüm kavramların içi boşaltılmış ve dinî ya da siyasal birçok hareket tarzı egemen güçler tarafından özünden saptırılmıştır. Günümüz toplumları; para, lüks eşya ve teknolojik yeniliklerden oluşan bir putperest tapınma modeline doğru kaymaktadırlar. Küresel yönetim politikaları toplumları din yoluyla dinsizliğe sürüklemektedirler. Son derece karmaşık bir biçimde toplumlar, sözde dindarlar tarafından dinsizleştirilmektedirler. Her ibadetin ve dinimizde yer alan sünnetlerin sebepleri ve sonuçlarıyla tekrar değerlendirilmesi, kaybolan anlamların yeniden kazanılması ve en önemlisi de hangi din olursa olsun bir kutsal inancın temel kavramlarıyla yeniden düşünülmesi esas olmuştur.
Kurban bayramınızı işte bu dilek ve düşüncelerimle kutluyorum,kardeşlerim. Allah’ın selâmı üzerinize olsun.