Makaleler Makale ve Araştırmalar Köşe Yazıları Türk Sinemasının ‘Tarihi’ Karakterleri
Makale Başlığı: Türk Sinemasının ‘Tarihi’ Karakterleri

Türk Sinemasının ‘Tarihi’ Karakterleri

Yazar: Agah Özgüç • Eklenme Tarihi: 05.02.2014 • Görüntüleme: 3.103

Özet:
Yeşilçam’da 1918’den bu yana devam eden tarihi filmlerde kimler hangi karakterleri oynadı? Basının ve halkın bu filmlere tepkisi ne oldu.

Kelimeler:
türk sineması, tarihi karakterler, Bülent Ufuk, Orhan Boran, Muhip Arcıman, Cahit lrgat, Ulunay (Refii Cevat), Kemal Tahir

Tarih ve sinema. Birbirleriyle ilişkileri Türk sinemasında, 1918'de akıbeti bilinmeyen, yani 'umumi harp' yıllarında kimsenin izleyemediği bir 'kayıp film' ile başlar. Sedat Simavi'nin yönettiği "Alemdar Mustafa Paşa" adlı filmle... Bu bir 'ilk tarihsel deneme', Alemdar Mustafa Paşa da türün 'ilk tarihi karakteri'.
O yıllarda bir tiyatro sanatçısı olan Muhsin Ertuğrul, tarihi kişiliklerin sinemaya uyarlanmasına karşıdır. Daha filmin çekimine başlandığı ilk günlerde Sinnavi'yi uyarıp "Medar  ı iftiharımız olan büyüklerimizin ruhunu incitmesek..." der.
Tarihi filmler, özellikle de özyaşam öyküleri üzerine kurulu anlatılar ve bazı gerçekler, bireysel karşı çıkışların yanı sıra devletin 'resmi ideolojrsine de ters düşer. Yalnızca Osmanlılarda değil, devlet büyüklerinin dokunulmazlıklan her iktidar dönemi için geçerlidir. 'Tarih  sinema ilişkisi'nin teknolojik boyutuyla da çeşitli tartışmalara yol açtığı görülür. Mekan  dekor seçimleri, zamanlamayı içeren kurgulamaları ve savaş sahneleriyle...

"Kalkın ey ehli vatan!.."

1950'lerin başları, 'tarihi karakterler'in en yoğun olduğu dönemdir. 1951 yılının Ocak ayında Osmanlı tarihini içeren iki film, art arda Istanbul sinemalarında vizyona girer: Aydın Arakon'un "Istanbul'un Fethi" ile Vedat Ar'ın "Üçüncü Selim'in Gözdesi"... Fatih Sultan Mehmet karakterini Sami Ayanoğlu, Üçüncü Selim'i de Cahit lrgat canlandınr. Özellikle de Ayanoğlu, tipolojik açıdan ve de etkili dublaj sesiyle tarihe damgasını basmış ünlü karakterleri üstlenme konusunda en dikkati çeken aktördür. Fatih Sultan Mehmet karakterinin ardından, aynı yıllarda bu kez Yavuz Sultan Selim'i, Namık Kemal'i ve 1965'te ise "Haremde Dört Kadın"da Sadık Paşa'yı oynar. "Lale Devri" nde ressam Levni'yi canlandıran Cüneyt Gökçer de Ayanoğlu gibi tarihi kişiliklerin el üstünde tutulan oyuncusudur. Barbaros Hayrettin Paşa, Gökçer'in tipiyle örtüşen en başarılı tarihi karakterlerden biridir. O yılların bir 'film tenkitçisi'ne göre tek sorunu, ilk yarıda yerine oturmamış sakalıdır.
1950-55 yılları arası çekilen Cem Sultan'ı Bülent Ufuk, Yıldırım Beyazıt'ı Orhan Boran, Turgut Reis'i Muhip Arcıman, Tımurlenk karakterini de Cahit lrgat canlandırır. Orhan M. Arıburnu'nu da "Lale Devri"nin şairi Nedim rolünde izleriz. Türk sineması Osmanlı döneminin bu ünlü kişiliklerini birbiri ardına beyazperdeye taşırken gazeteci  yazar Ulunay (Refii Cevat), "Kalkın ey ehli vatan" deyip isyan eder. Ve sözlerini şöyle sürdürür: "Halka, Çaldıran meydan muharebesini telgraf direkleri arasından seyrettirenlere; Türk sipahilerini Ingiliz eğerli külüstür atlara bindirerek asfalt yollarda koşturanlara; ojeli tırnaklı Katinaları, Despinaları, Yavuz Sultan Selim'le dudak dudağa öpüştürenlere lanet ediyorum..."
Osmanlı padişahlarının öpüşme sahneleri, Babıali Yokuşu'nun bu ünlü kalemini çok kızdırmıştır. Magazin basını da Ulunay'ın arkasındadır. "Tarihi film rezaletine bir son vermeliyiz" gibi başlıklar atılır. Darülbedayi yıllarından kalma makyajlarla yüzlerde egreti duran takma sakallı, takma bıyıklı karakterlerin ve yabancı filmlerden yürütülen savaş sahnelerinin (Barbaros Hayrettin Paşa'nın Preveze Savaşı bölümünde olduğu gibi) eklendiği 'tarihi filmler furyası' yerden yere vurulur. Kimi fanatik milliyetçi eleştirilerde 'hoşgörü' sınırlarının da dışına çıkılarak...

Kemal Tahir'in yanlış.

Beyazperdeye yansıyan bir dizi tarihi portreden sonra 1962'de bu kez Turgut Özatay Sultan, IV. Murat rolüyle kamera karşısına geçer. Kemal Tahir'in senaryosunu yazıp Halit Refiğ'in yönettiği 1965 yapımı "Haremde Dört Kadın"daki Osmanlı tiplemesi Sadık Paşa ise, olaylı bir karakterdir. Sami Ayanoğlu'nun oynadığı Sadık Paşa, haremindeki dört kadınlyla birlikte yaşar. Uçkuruna düşkünlüğünün yanı sıra bir 'rüşvetçi paşa' olarak altı çizilir.

3. Antalya Film Festivali'ne (1966) katılan "Haremde Dört Kadın", söz konusu paşa tiplemesiyle siyasal bir gerilim yaratır. 'Antalya Saray Sineması'ndaki gösterimi sırasında Imam Hatip Okulu öğrencileri ve Antalya Milliyetçiler Derneği tarafından kara listeye alınıp, "Dört karılı paşayla alay edilemez" protestolanyla jüri üyeleri tehdit edilir. Polis ve jandarmanın devreye girdiği o olayı' festivalde "Kemal Tahir halt etti" diye bağıran bir jüri üyesi de filme karşıdır. Oysa Nijat Özön'ün "Bizim ilk gerçek çağ filmimiz" olarak tanımladığı "Haremde Dört Kadın", o güne dek yapılan türün en düzeyli filmidir.
Ne var ki Kemal Tahir de, filmin gösteriminden üç yıl kadar sonra yapılan bir söyleşide, tüm suçu üzerine alarak 'yanlışa düşme' konusunda şu yanıtı verir:
"... sevimli, babacan, mert Sadık Paşa'yı, çağının yabancı ajanı, nereden geldikleri belli, ne idükleri belirsiz hırsız paşalar sürüsüyle karıştırmıştım. Hem de, bu karıştırmayı kesinlikle önleyecek şartlar bizzat konunun içinde bütün sağlamlığıyla varken ve ben bu tipi, rüşvet sahnesinden başka her yerde doğru çizmişken..."

Babadan oğula Fatih

Tarih  sinema ilişkisi, 1960'llyıllarda Ergun Köknar'ın oynadığı Deli Ibrahim ve Yılmaz Güney'in Kozanoğlu karakterleriyle sürüp gider. 1995 yılında Mustafa Altıoklar'ın yönettiği "Istanbul Kanatlarımın Altında", Burak Sergen'in canlandırdığı IV. Murat tiplemesi nedeniyle tarihi yorumlama açısından sinemamızın en tartışmalı filmlerinden biri olur. Bir boyutuyla ilginç karakterler galerisi oluşturan bu tarihsel öyküde, IV. Murat'ın yanı sıra Kösem Sultan, Evliya Çelebi, Bekri Mustafa ve insanoğlunun göklerdeki ilk uçuşunu gerçekleştiren Hezarfen Ahmet ile Lagari Hasan Çelebi tiplemeleri de yer alır.
Ersin Pertan'ın "Kuşatma Altında Aşk"ında (1997) izlediğimiz Fatih Sultan Mehmet, ele alınış biçimiyle bu tiplemenin en genç olanıdır. Ferzan Özpetek'in "Harem Suare"sinde (1999) ise Sultan Ikinci Abdülhamid'i, Haluk Bilginer'in yorumuyla izleriz. Ama bize göre, Abdülhamid'Ierin her açıdan en başarılı oyuncusu, Ziya Öztan'ın Nahit Sırrı Örik'ten uyarladığı "Abdülhamid Düşerken"deki (2002) Çetin Öner'dir kuşkusuz.
Bu arada sinemamıza uyarlanan Kartal Tıbet'in Karaoğlan ile Tarkan'ını, Cüneyt Arkın'ın Malkoçoğlu ve Kara Murat gibi tarihi çizgi  roman karakterlerini dışlamamız mümkün mü? Ne kadar tarihsel gerçeklerin dışında kalıp Michel Zevaco'vari fantastik serüvenlerle öne çıksalar da, onlar bizim ulusal karakterlerimiz. Ve yıllar sonra, "Kara Murat" dizisiyle Fatih Sultan Mehmet tiplemesini Bora Ayanoğlu, baba Sami Ayanoğlu'ndan teslim alır. Fatih karakteri, babadan oğula kalan bir miras gibidir...